12 Ekim 2011 Çarşamba

Full Metal Jacket – 1987




Yönetmen : Stanley Kubrick 1957 – 116 dakika
Matthew Modine, Vincent D’onorfio, R. Lee Ermey
Kusursuz bir Kubrick filmi. Vietnam savaşının askerleri insanlıktan çıkartan etkilerine odaklanmış.
Johny Wright’ın “Hello Wietnam”  adlı şarkısıyla açılan  film genç Amerikan deniz piyadelerinin kafalarının kazınması ile öyküsüne başlıyor. Tam da bu sırada filmin ana karakteri Joker (Modine) ile tanışıyorsunuz. Joker, Pyle (D’Onorfio) ve diğer deniz piyadesi acemilerinin zorlu, yıpratıcı eğitimlerine ve bu eğitimler sırasında insanlıktan yavaş yavaş nasıl çıktıklarına şahit oluyorsunuz. Hayatta kalmak için yapmaları  ve yapmamaları gerekenleri Çavuş Hartman tarafından kendine özgü, sert ve acımasız yöntemlerle öğrenmeye başlayan askerler birer “ölüm makinasına” dönüşmeye başlıyorlar. İşin ilginç yanı “öldürme” ve “yaşama” yeteneği en kısır asker olarak öne çıkan Pyle filmin ilk bölümüne ölüm ve yaşam olarak ilk damgayı vuruyor. Filme ismini veren replikte Pyle’nin ağzından dökülüyor “Full Metal Jacket”.

Filmin ilk bölümünde hiç kan akmamasına rağmen, ikinci yarısında oldukça fazla kana şahit oluyor izleyiciler. İkinci bölüm Vietnam sokaklarında başlarken bu kez fonda Nancy Sinatra’nın “These boots are made walking”  şarkısını duyuyoruz. Birer ölüm makinesine dönüşen askerler bu sefer Vietnam’da en iyi yaptıkları işi yapmaya başlıyorlar. Ölüyorlar ve öldürüyorlar. Kahramanımız Joker, göğsünde barış işareti, kafasında “Kill Was Born” –Öldürmek İçin Doğdum-  kasketiyle ikilemi gözler önüne sererken, tüm sinema izleyicilerinin aşina olduğu ve insanları yeniden ve yeniden düşündüren repliğini haykırıyor ortaya “Ölüler tek bir şeyi bilir, canlı olmak daha iyidir”.

Görkemli savaş sahneleriyle, akan kanın bolluğuyla, ve ölülerin dilinden anlatmaz Kubrick savaşın dehşetini. O yüzden izlerken akan kanın kokusunu da alamazsınız, yanmış etin kokusunu da. Bambaşka bir yerden anlatır Kubrik savaşın korkunçluğunu. Karakterlerle.
Film başladığı yere döner bitişinde. Ölüme. Filmi bitiren ölüm sahnesinin kaç farklı anlamda yorumlanabileceği tamamen izleyicinin düşüncesine ve inisiyatifine bırakılmış gibidir. Kubrick filmlerinin o keskin olmayan tarafının bir başka yansımasıdır bu son.
 Finalde çalan Rolling Stones’un “Paint it Black” şarkısıyla bu kusursuz filme elveda derken, filmin anlattıklarıyla baş başa kalırsınız.
Filmle ilgili en çarpıcı replikleri ise şu şekilde kazıdım aklıma;
“5 zencinin 1 beyaz kadına tecavüz etmemesi için ne yaparsın?”
”Onlara bir basket topu veririm”



Çok sertim, ama adilim!
ırklar arasında ayırım yapmam
zencileri, yahudileri ve italyanları aşağılamam.
burada hepiniz aynı ölçüde değersizsiniz!
bana, sevgili deniz kuvvetlerimizi kıçını toplayamayan beceriksizlerden kurtarmam emredildi.
anladınız mı pis herifler?
siktirin! sizi duyamıyorum!”

“Tuvaletleri öyle bir temizleyin ki meryem ana bile işeyebilsin.”

"Ruhunuz tanrıya ait olabilir ama götünüz(vücudunuz) orduya aittir"



"Bizim özgürlüğümüzü alıp onlara verdiler. Onlarsa istemediler. Özgür olacaklarına canlı kalsalar daha iyiydi."

4 yorum:

  1. gerçek hayata döndüğümüzde öldürmeye değer kimseyi bulamayacağız :F

    YanıtlaSil
  2. Seni alkışlıyorum ben :)

    YanıtlaSil
  3. This is my rifle, this is my gun;
    This is for fighting, this is for fun! :)

    YanıtlaSil
  4. Çok eğlenceli bir şarkıydı... Film eğlenceli şarkılardan da oluşuyor zaten fazlasıyla. Hele askeri eğitim marşları.

    YanıtlaSil