Yağmur Kıyamet Çiçeği, Çernobil’in “kanser” etkisi ile
açılıyor, ortak noktası “tutku” olan üç farklı hikayeyi anlatıyor ve bu
hikayeleri aşk, kanser, Trabzonspor üçgeninde birbirine bağlamaya çalışıyor,
bitirişi de yine başa bela olan “kanser”le yapıyor.
Kazım Koyuncu’nun “devrim” aşkı, Şenol’un Elena aşkı ve
Ahmet’in Trabzonspor aşkı. Film bizi 1996 yılına götürüyor ve düğümü de 1996
yılı Mayıs ayında atıyor.
Bu film bir belgesel değil, bu film bir Kazım Koyuncu filmi
değil. Film Kazım Koyuncu’nun anısına ithaf edilmiş ve bence de burada başarılı
olmuş. Kazım’ın üniversiteden ayrılma, devrime sıkı sıkı sarılma, kanser
belasıyla tanışma dönemi anlatılmış sadece. Filmin müziklerinde Kazım Koyuncu’nun
iç yakan şarkıları kullanılmış hatta uzun uzadıya Kazım’ın gerçek hayattaki
replikleri kaplamış filmi. Bu bakış açısı bana hiç rahatsız edici gelmedi.
Kazım’ın da dediği gibi
“Müzisyenim,
ondan sonra Karadenizli'yim, ama hepsinden önce bir devrimciyim”
Engin
Hepileri iyi bir oyuncu da olsa, Kazım’ın akıllara iyice yerleşmiş kişiliği
altında biraz eziliyor gibi, En zor görevi o üstlenmiş durumda ve bu ağırlık
altında baskıyı hissediyor. Belki Kazım Koyuncu’yu hiç tanımasak Engin Hepileri
bizim için harika bir karakter oyunculuğu sergilemiş olacaktı. Kazım onun hem
şansı hem de şanssızlığı bir nevi.
Filmin bir
diğer hikayesi ise Trabzonspor tribün lideri Ahmet’in hikayesi. Ahmet’in
tutkusu ise “Trabzonspor”. Ahmet’i başarı ile canlandıran Devrim Saltoğlu bana
sorarsanız filmin yıldızı olmuş. Oyunculukların genelini başarılı bulduğum
filmin en iyisi olarak öne çıkıyor.
Erkan
Kolçak Köstendil ise sıçrama yapmasına ramak kalan bir futbolcu olan Şenol’un
hikayesini taşıyor. Her şey güzele giderken, “yasak aşk” onu buluyor ve hayatı
tepe taklak oluyor. “Çaresizim” diyor hıçkıra hıçkıra ağlarken…
Filmin çok
sağlam bir oyuncu kadrosu var. Altan Erkekli’den, Settar Tanrıöğen’e; Devrim
Yakut’a kadar. Hepsi de çok başarılı.
Elena rolünde Elena Viuneva belki de bir “Rus hayat kadınını canlandıran” en
iyi Rus.
Tüm bu
yönler üzerinden bakıldığında ben filmi beğendim. Evet bazı senaryo hataları
var, günümüzden bir başka dönemi anlatan bir film olsa da bugünden izler var ve
bu izler özellikle Trabzon’u ve Trabzonspor’u bilenler için fazla net.
Dolayısıyla bir “zaman ve mekan” problemi de var. Ancak bana sorarsanız bu
hatalar ve eksikler bu filmi “kötü” bir film yapıyor.
Benim
açımdan Yağmur: Kıyamet Çiçeği “izlenmeye değer” bir film. Filme, okuduğum
yorumlar nedeniyle korkarak gitmeme rağmen, “izlenmeye değer bir filmi”
izlediğim düşüncesiyle ayrıldım sinemadan. Hadi itiraf edeyim, Şampiyonluğun
gidişinin anlatıldığı o gün zaman ve mekan problemini bariz hissetsem de “ağladım”
hatta.
Filmin
bana soracak olursanız en başarılı sahnesi – her anlamıyla- alt geçitte Ahmet
ile Şenol’un kavga sahnesiydi ki, her hareket ve her söz çok başarılıydı, bunun
yanında kamera açısını ve durumun “noir” halinin yansıtılışını da çok beğendim.
Gelelim,
film öncesi okuduğum birkaç yorum hakkında düşüncelerime.
Filmi,
bazıları Trabzon ve Trabzonspor’a hakaret ettiği gerekçesiyle eleştirmiş ama
ben ne Trabzon şehrine ne Trabzon insanına ne de Trabzonspor’a bir hakaret bir
karalama görmedim. Kaldı ki kurgusal bir sanat olan “sinema ürünü bir filmin”
bir “belgesel kritiği gözüyle” eleştirilmesine saygı duysam da tamamen bu
açıdan bakılmasına her zaman karşı çıkarım.
Filmde
Kazım olmamasına rağmen, ticari kaygılarla Kazım’ın kullanılmış olduğu
eleştirisine gelince. Kısmen bu eleştiriye katılıyorum. Zira filmde her ne
kadar üç ana karakterden birisi Kazım olsa da algı filmin tamamen Kazım üzerine
olduğu yönüyle beslendi. Bu belki ticari bir hareketti belki insanların filme
yüklediği bir anlamdı belki de insanların isteği buydu. Ancak Kazım’ın filmde
hiç olmadığı ya da çok az olduğu tespiti, bana sorarsanız çok acımasızca.
Yönetmen
Onur Aydın bence eksiklere rağmen başarılı bir film yaratmış. Ben çok daha
iyilerini izleyebiliriz mesajını aldım kendi adıma. Trabzonspor’un en fazla ve
en yoğun anlatıldığı bir film yarattığı için de ayrıca teşekkür ediyorum…
Bu
sayfalarda filme not vermek gibi bir huyum olmasa da yoğun tartışılan bir film
olduğu için 7/10 diyorum. Bence izleyin.
İyi seyirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder