Birinci Dünya Savaşı için yapılan “İnsanlığın ilk toplu
intiharı” tanımlamasını okuduğumda, muazzam bir bilgiye ulaşmış gibi
kalakalmıştım uzun süre. Çok çarpıcı ve inanılmaz net bir tanımdı. İnsanlığın
ikinci toplu intiharının ne olduğunu söylemeye gerek kalmamıştır sanırım. Ya da
insanlığın diğer toplu intiharlarını… Savaş, insanlığın baş belası. Yüzyıllardır…
Ve artık hiç durmadan… İnsanların, başka insanları öldürmek için toplanmaları
ve bu birlikteliklerinde “kutsal bir amaç” bulmaya çalışmaları ne acı ve ne
kadar gerçek. Ne yazık!
Gelelim, sinemaya. Godart’ın “Fotoğraf gerçektir, sinema
saniyede 24 defa gerçektir” sözü, sinemanın özel bir yönünü ortaya koymakta.
Elbette sinemanın ilk ve tek amacı “gerçeği” anlatmak olmamalı. Ancak, gerçeği
anlatacağını duyurarak harekete geçen film yapıcılarının büyük bir sorumluluğu
olmalı. Dünya tarihinin en net gerçekliklerinden birisi de ne yazık ki “savaş”.
Dolayısıyla sinema dünyasının bir yanında hep “savaş” olmuştur ve çoğu zaman
sinema perdesinde savaşlar anlatılagelmiştir. Bazen pespaye bir propoganda
için, bazen daha fazla para kazanabilmek uğruna… Bazen de gerçekten savaşı
anlatmak için. Bazı filmler bir şeyler anlatmak uğruna savaşı filmin içinde
kullanırlar, bazıları ise savaşı tüm gerçekliği ile anlatmaya çalışırlar.
Bazıları bunu başarır, bazıları bunu başaramaz.
İşte bu liste “İçinde Savaş olan filmler”in listesi değil, savaş
ile başlayan ve savaş ile biten yani savaşın tam içinden geçen hikayelerin,
büyük bir gerçeklik ve acımasızlıkla anlatıldığı filmlerin listesidir.
Anlattıkları hikayelerin çarpıcılığı bir kenara; anlatım tarzları, savaşa bakış
açıları, muazzam savaş sahneleri, alt
metinleri ile başyapıt niteliği kazanan bu filmler aynı zamanda dünyanın kanlı
tarihi ile ilgili de bilgilendirici ve sorgulatıcı özellik taşımaktalar.
Bu filmlerin hiçbirisi “keyifle” izlenecek filmler değil. Bu
filmler vicdanla, akılla ve her şeyden önemlisi kalple izlenmesi gereken
filmler. Ve mutlaka ayna ile de (!)
Not: Filmleri sıralandırılırken, yapım yılları esas
alınmıştır.
Paths of Glory (1957)
İkinci Dünya Savaşı. Almanya – Fransa arasında savaş tüm
cephelerde sürmektedir. Fransız ordusu bir saldırı girişiminde büyük bir
başarısızlığa uğrar. Peki bu başarısızlığın hesabını kim verecektir?
Ayrıntılı film yazım
Ayrıntılı film yazım
The Bridge on the
River Kwai (1957)
Savaşın da bir onuru ve haysiyeti olmalı diyen film, Bir
grup İngiliz askerinin, Japonların eline düşmesi ile başlayan esaret günlerini
anlatıyor.
Apocalypse Now (1979)
Amerika’nın Wietnam savaşı hakkında yapılmış bir sinema
şaheseri. Gerçekçi savaş sahneleri ile insanın aklını başından alıyor. Ve tabii
ki bir de Marlon Brando etkisi ile hafızalardan silinmiyor.
Das Boot (1981)
İkinci Dünya Savaşı günleri. Bir Alman denizaltısında
görevli Alman askerlerinin yaşadıklarını anlatıyor ve izleyiciyi de
denizaltının içine kilitliyor.
Ayrıntılı film yazım
Ayrıntılı film yazım
Full Metal Jacket (1987)
Amerikan ordusunun yetiştirilme tarzını, insanlıktan
çıkışlarını ve Wietnam Savaşının askerler üzerindeki yıkıcı etkisini anlatan
bir Stanley Kubrick şaheseri
Ayrıntılı film yazım
Ayrıntılı film yazım
Saving Private Ryan
(1998)
Amerikan ordusunun Normandiya çıkarması ile başlayan film,
sonrasında Ryan adlı bir eri bulmak için yola çıkan bir arayış ekibinin
çevresinde ilerliyor. Özellikle Normandiya çıkarması uzun süre hafızalardan
silinmeyecek bir etkiyle anlatılıyor
Enemy at the Gates
(2001)
2. Dünya Savaşı . Almanya – Rusya arasındaki savaşta,
savaşın kaderini keskin nişancılar mı belirleyecektir?
Tae Guk Gi ( 2004 )
Kuzey Kore – Güney Kore savaşında kardeşlerin hikayesini
anlatan bu film aslında savaşın da hikayesini anlatıyor.
Ayrıntılı film yazım
Ayrıntılı film yazım
Letters from Iwo Jima
(2006)
İkinci Dünya Savaşı’nda Amerika – Japonya mücadelesine Iwo
Jima adasından Japonların gözünden bir bakış
Nanjing Nanjing
(2009)
2. Dünya Savaşı’nda, Japonya’nın Çin’in başkenti Nanjing’e
saldırmasıyla başlayan film. Savaşın kötü, ölümcül ve yıkıcı tarafını bir Japon
askerinin gözünden anlatıyor
Bonus
Velcome to Donkmakgol
(2005)
1950 yılına götürüyor film bizi.
Kuzey Kore ile Güney Kore & Amerikan savaşı tüm
şiddetiyle devam etmektedir. Büyük bir çatışmadan kurtulmayı başaran Kuzey
Koreli üç asker ile Güney Kore ordusundan kaçan iki asker, kendilerini bir
köyün ortasında bulurlar; Dongmakgol’da. Köy yüksek dağların sırtında küçük bir
köydür ve köylüler dünyanın geri kalanı hakkında hiçbir şey bilmiyorlardır. Ne
silah, ne savaş.
Ayrıntılı film yazım
Ayrıntılı film yazım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder