24 Ekim 2011 Pazartesi

Kara Ekim - 2011

Acıyla doldu 2011 yılının Ekim ayı benim için.
18 Ekim günü 24 askerimizin Hakkari, Çukurca bölgesinde, teröristler tarafından kahpece şehit edildiği haberini aldım. Yüreğim ateş içinde.
Uzun uzadıya baktığım o dağların bir yerlerinde genç askerlerimiz can veriyordu.
Evlatlar, babalar, kardeşler, arkadaşlar, sevgililer...




Yürek burkucu, iç yakıcı, lanet getiriciydi o gün. Ağladığımı saklayamam. Kinimi ve nefretimi de.

Ama öfkemi de saklayamam.
"Neler yapmadık bu vatan için, kimimiz öldük, kimimiz nutuk attık" kalıbında peşpeşe açıklamaları duydu kulaklarım, görüntüler geldi güya çatık kaşlarla. Her yerde yürüyüşler, her yerde bayraklar ve her yerde lanet.
Oysa... Değişen hiç bir şey yoktu. Çok çabuk unutulacaktı şehitlerimiz.

O gün aynen şunları yazdım.

"Dağlıca, Eruh, Aktütün, Gediktepe...
Hatırlıyor musunuz?
O zaman yarın yine unutacaksınız.
Sloganı bırakın artık"


Böyle başladı Ekim'in karalığı.

Toprağa düşen yiğitlerim ve kalplerine kor düşen annelerim.
Kimse sizi anlayamaz. Kimse sizden fazla yanamaz.

Aklıma gelmedi de değil.

Hakkari'de nöbet siperine kazığıdığım "İşte geldik, gidiyoruz" yazısı. Duruyor mudur hala?
.
.
.

Askerlerimin acısı daha çok tazeyken bu sefer de 23 Ekim günü aldık acı haberi Van'dan.

Depremdi. Afetti. Yıkıntıydı.7.2 şiddetindeydi.  Enkaz altında kalanlardı.
Hazırlıksız bir o kadar da çaresizdi yine aynı nefesi soluduklarım..
Belki çocuklar ölüyordu, belki çocuklarını bekleyen anneler, belki babalar.
Sevgililer...
Bir deprem felaketi daha yaşadık.
Ve yine büyük korlar düştü...



Depremden sonra yaşayacaklarımızı depremden önce kafamızda iyi oynayamamıştık yine anlaşılan.
Ve son gelen haberlere göre yüzlerce ölü verdik toprağın altına.
"Acı, en büyük hocamızdır"
Artık ders almak vakti gelmiştir.
Bu topraklar böylesine ölümler vermemeli artık.

Tarihe notum olsun, acımın külü olsun bu yazdıklarım.

Ve bundan sonra da başkası olmasın.
Bu köşe başı boş kalsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder